|


Unutmamak ve Başarı

Max Planck Nörobiyoloji Enstitüsü’nden bilim adamları, öğrenme işlevi sırasında, yeni hücre kontaklarının kurulduğunu gösterdiler. Üstelik bu kontaklar öğrendiğimizin uzun süre kalıcı olmasını “istemesek bile” kuruluyor. Aralıklı olarak inaktive edilen bu kontaklar, tekrar aktive edildiğinde de unuttuğumuz bilgiyi hatırlamamızı sağlıyor.

Yeni bir bilgiyle ilk karşılaşmamızda aktive olan hücreden komşu hücreye doğru bir uzantı çıkarak, pek çok komşu hücreyle birleşip bir sinaps yapmakta. Böylece bir hücreden diğerine bilgi aktarımı mümkün olmakta. Bu kontağın bozulması, uzun süreli canlı halde tutulmaması, o bilgiyi unutmak anlamına geliyor.

Neleri unutmuyoruz ki; isimleri, yüzleri, sözcükleri ve daha nice yaşanmış şeyleri. Nasıl işlediği hakkında halen derin şüphelere sahip olduğumuz dahi organımız beyin, öğrenmek gibi son derece zor bir işlemi başarıyla tamamladıktan sonra, öğrendiklerini sebebi meçhul bir şekilde yine aynı ustalıkla unutmaya başlıyor. Unutmanın kelime manası “hatırlamamak” ya da “bir bilginin akıldan kaybolması”. ” Ben bu anı daha önceden yaşamıştım ! “, herkesin başına gelebilir, endişelenmeye gerek yok. Bazı teorilere göre tamamen beyin ve sinirlerin kimyasal aktivasyonuyla ilgili bir zamanlama hatası. Bazılarına göre ise, insanın aslında hiçbir şeyi unutmadığının belirtisi. Hafızaya girebilmeyi başarmış bir bilginin beynin sinir ağlarında belli formda istiflendiğini söyleyebiliriz. Demek ki aslında yok olmuyor sadece anında – istendiğinde bulunamıyor veya öyle bir yerde saklanıyor ki; bir türlü bulup çıkartamıyoruz. Aslında unutulan bilgi değil, bilginin nerede olduğu. Bir bilgi ne kadar çok işlenir, ne kadar derin işlemlere tabi tutulursa (bir telefon numarasını ezberlemek gibi) ve tabi ne kadar çok kullanılırsa unutulması da o kadar zorlaşıyor. Bir başka deyişle beyindeki ilişkili sinir ağları bağlantıları güçleniyor. Kısa dönemli hafıza olarak nitelendirilen ve beyine bilgi girişinin ikinci aşamasını oluşturan hafıza kategorisi, kritik bir görev üstleniyor unutmak ve hatırlamak arasında.

En sıradan gününüzün en sıradan anında dahi, beynimiz dış dünyadan gelen binlerce uyaranın hücumuna uğramakta. Ama biz bunun yüzde kaçını hatırlayabiliyoruz ki?.. Bir arkadaşım gördüğü bütün arabaları; plâka, renk, marka, model ve sahibiyle birlikte istemeden hafızasına alıyordu. Kendisi bu özelliğinden aslında kurtulmak istediğini, ama başaramadığını anlatırdı. Konuyla bağlantılı olarak, gördüğüm bir gazete haberinin başlığı, “Yağmur adam gerçek oldu” şeklindeydi. Bir film karakteri olan Yağmur Adam, çok yüksek fotoğraf hafızasına sahip, gördüğü hiçbir şeyi unutmayan bir otistik. Gazeteye haber olan kişi de, üstün fotoğraf hafızasına sahip olup, gördüklerini unutmamaktadır. Bu şahıs, daha önce hiç gitmediği Londra üzerinde helikopterle bir defa dolaştırıldıktan sonra, gördüğü sokakları, binaları, ağaçları, arabaları ve insanları üstün resim kabiliyetiyle aynen çizmiştir.

Sadece duyumsamanın ötesinde, algılama aşamasına geçerek, kısa dönemli hafızaya girmeyi başarabilen bilgi, daha derin işlemlerden geçerek uzun dönemli hafızaya girmeye hak kazanabiliyor. Kısa dönemli hafızaya girebilen bilginin uzun dönemli hafızaya ulaşmasının ilk koşulu : “Tekrarlanması”.. İkinci koşul ise kuşkusuz “Aradaki zaman”.

Hafıza teorilerine göre, beyne ulaşan görme, işitme, dokunma, tatma ve koku şeklindeki uyarılar otomatik olarak işlenmekte, bilgi ve çağrışım halinde ve birbirleriyle bağlantılı olarak depo edilmektedir. Hafızadaki bu bilgi, bir ihtiyaç veya çağrışım söz konusu olduğunda, kişinin ilk kayıt anındaki duygularına, dikkatine ve algı açıklığına göre hatırlanabilmektedir. Yani kitap kütüphanede vardır; ancak kütüphane memurunun bunu doğru olarak bulup bize teslim etme hızı değişebilmektedir. Bundan dolayı, hafıza kuvveti iki boyutta ölçülmektedir. Birisi, ilk kayıt ve işleme (hafızaya alma), diğeri hatırlamadır.

Araştırmacılar, sinapsların bir fonksiyonu olduğunu, uyarıların artmasına paralel olarak yeni sinapslar oluştuğu için bilgilerin buralarda depolandığını kabul ederler.

Yapılan araştırmalar, bilgilerin kaydedildikten sonraki hatırlanma süreleriyle ilgili olarak üç çeşit hafıza-hatırlama mekanizmasının varlığını göstermektedir:

1- Kısa süreli hafıza : Bir kişiye sık sık ve yakın aralıklarla telefon edildiğinde, bir müddet sonra ister istemez telefon numarası geçici hafızaya alınır. Bu tip hafıza yeni sinaps oluşumu veya sinapslar-arası bağlantının güçlendirilmesiyle alâkalıdır. Bu hafıza mekanizmasının nasıl işlediği henüz tam olarak ortaya konamamıştır.

2- Orta süreli hafıza :Alıştığımız veya her gün mâruz kaldığımız ses, görüntü ve temas uyarıları bununla ilgilidir. Buradaki geri çağırma mekanizmasında uyarılar üzüntü, ağrı, sevinç, hayret gibi duyguları tetikleyerek kaydedildiğinde, unutma ve ihmal etmenin azaldığı bulunmuştur. Bu gibi yeni ve dikkat çeken sıra dışı bilgileri almaya ve tekrarlamaya karşı tabiî bir eğilimimiz vardır. Talebelere bir konuyu anlatırken dikkat çekici ve alışık olmadıkları bir misâl verip, onların duygularını tetiklersek, hafızaya kaydolma ve sonra hatırlama kolaylaşır. Diğer yandan, sıra dışı uyaranlar sinaps öncesi sinir hücresinde kalsiyum miktarında artışa sebep olmaktadır. Kalsiyum miktarı fazla olan sinir hücresinin sinapsından orta süreli olarak zayıf sinyaller bile daha kolay geçmekte ve kolayca hatırlanmaktadır.

3- Uzun süreli hafıza :Sinapslarda elektrik akımı ve nörotransmitter seviyelerinin artışı ve azalışı dışında yeni protein sentezi de görülmektedir. Dolayısıyla kişi, protein sentezini bloke eden ilâçlar aldığında, uzun süreli hafıza ve hatırlamada problemler yaşayabilir.

Hafızanın kullanılması esnasında bilgilerin depodan çıkarılması, sinapsların kendi işi ile olamaz. Bunu bilgisayar misâliyle izah edebiliriz. Bilgisayar hard diskleri veya Google gibi tarama siteleri çok miktarda hedef bilgiyi arayıp, tarayıp depo edebilir. Ancak bilgiyi depodan çıkarmak için de mutlaka şuurlu-akıllı bir kişinin bilgisayarın tuşlarına basarak bilgileri depodan çağırması şarttır.

Kısa süreli hafızanın, haftalar veya yıllar sonra cevap verebilecek uzun süreli hafızaya dönüştürülmesi için “pekiştirme” gereklidir. Asgari pekiştirme için 5–10 dakika, güçlü pekiştirme için 1 saat veya daha uzun bir süre gereklidir. Pekiştirme esnasında kodlama da yapılır. Farklı bilgiler, farklı hafıza kodları şeklinde depo edilir. Kodlarken benzer eski bilgiler hafızadan çıkarılır, yeni bilgiyle benzer ve zıt yanları kodlanarak hafızaya yeniden yerleştirilir (veya hafıza yeniden oluşturulur).

Bu, kütüphanelerde arşiv yaparken A’dan Z’ye harf sisteminin kullanılması gibi bir şeydir. Bilgiler hafızaya yerleştirilirken ve buradan çıkarılıp kullanılırken benzer , aynı yere konur ve çıkarılır. Tıpkı benzer bilgileri, bilgisayarımızda save ederken aynı dosyaya aldığımız gibi..

Tıpta Uzmanlık Sınavı’nda başarı için anahtar bellidir :

“Çok tekrar edip – Kolay Hatırlama – Doğruyu işaretleme”

Tersten gelelim ( tümden gelim yapalım ) :

“Sınavı nasıl kazanacağız ? – Doğruları işaretlersek.

Doğruları nasıl bileceğiz ? – Sınavda kolay hatırladıklarımızı,,

Neleri kolay hatırlayacağız ? – Çok tekrar ettiklerimizi…”

ŞİMDİ HEMEN TEKRAR – HIZLI TEKRAR – KOLAY HATIRLAMA…

Hepinize tekrar tekrar kolay gelsin.. İyi hatırlamalar…

Dr. Erdinç TUNÇ

Bu yazı 9457 defa okundu.


Yazarın diğer yazıları :

Yorum yapın :