|


Tıpta Uzmanlık Sınavı ve Başarı

“Hayatta amaçlanacak iki şey vardır. İlki istediğinizi elde etmek, ikincisi ise ondan keyif almaktır. Yalnızca en bilge insanlar ikinciyi başarırlar.”

L.P.Smith

Yaklaşmakta olan Tıpta Uzmanlık Sınavı’na (TUS) hazırlanmakta olan sevgili hekim arkadaşlarım, öncelikle herkese kolay gelsin. Kişinin önüne koyduğu hedeflerine ulaşabilmek için bir eleme sınavından geçmesi gerçekten oldukça yıpratıcı ve zor bir süreç…Bu sınavın gerekliliği ve yöntemini sorgulamak sanırım bu aşamada gereksizdir. Ancak önümüzde bir gerçeklik olarak aşılması gereken bir sınav (TUS) orada duruyor… Sağlık yönetiminin pratisyen hekimliğe verdiği değer, mesleki itibar ve maddi sorunları da bunun üzerine eklediğiniz zaman, gözlemlediğim kadarıyla hekim arkadaşlarım, zaman içerisinde TUS’u, hedefledikleri dalda uzmanlaşma olanağı sağlayacak bir aşama olarak değil de illaki kazanılması gereken, kendilerini ispatlamak için savaşacakları bir arena olarak görmeye başlıyorlar.

Böyle bir sınavda öncelikli olarak başarıya giden yol, başarının doğru tarifidir yani bir başka deyişle doğru hedef belirlemedir. Böyle bir sınavda, “belli bir puan alayım kazanayım da neresi olursa olsun” mantığı işlemeyecektir. Sınava böyle hazırlandığınız zaman, hazırlık süreci çekilmez hale gelir ve bir türlü kendinizi sınavda yeterli performansa ulaştıracak motivasyonu sağlayamazsınız. Bunun sonucu da “bu TUS yetişmedi, kısmet bir sonraki TUS a” kısır döngüsüne girersiniz. Kişiler tembel değildir. Sadece kendilerine esin kaynağı oluşturacak kadar güçlü amaçları yoktur.

Sınava hazırlanırken öncelikli olarak bu sınav sonucunda ulaşmayı amaçladığınız bir hedefiniz olmalıdır. Bu hedef asla TUS u kazanmak değil, TUS’da belli bir performans göstererek arzu ettiğiniz dalda uzmanlaşmak olmalıdır. Bu nedenle TUS’a girmeden önce mutlaka sizi motive edecek, içinizi ısıtan, kardiyolog olmak, histopatolog olmak, dermatolog olmak gibi elle tutulabilir bir hedefiniz olmalı ve elbette ki tercih listeniz bu hedefle uyumlu olmalıdır. Unutmayın ki siz puan sıralaması değil tercih sıralaması yapıyorsunuz… Beklentileri yönetmek, performansı yönetmektir.

Beklenti yoksa eylem de yoktur. Hedefi olmayan insanın kazanma inancı da olmaz, kazanma inancı olmayınca kişi kendisi ile ilgili hep negatif referanslara, eski başarısızlıklara döner ve potansiyel performansını en az %25 azaltır. Bu etki “nacebo” etkisidir. Bunun tersi de doğrudur. Kazanma inancı olan insan hep kendisi ile ilgili pozitif referanslara, geçmiş başarılara döner. Bunun performans üzerinde etkisi %25’dir ve “placebo” etki olarak bilinir. Yani bir başka deyişle beklentinin yüksek olması ve kazanma inancı kişinin performansını ve motivasyonunu belirgin olarak arttırmaktadır.

Hedefini doğru belirlemiş kişi sınava hazırlanırken kendini uzun ve yorucu sürece değil, sonuca odaklayacak ve bu sayede motivasyonunu hep üst düzeyde tutacaktır. Kişi bu hedefi hak ettiğine inanmalı, hedef ulaşmaya değer olmalı ve o hedefe doğru belirlediği stratejiyi uygulamaya koymalıdır.

TUS’a hazırlanırken sıklıkla yaşanan bir diğer sorunda zaman algısı ile ilgili olmaktadır.Bilgenin dediği gibi “ne kadar yaşarsan yaşa en uzunu ilk yirmi yıldır”. Hepimizin bildiği gibi öğrenme sırasında zihin hızlı çalışır, zaman algısı genişler, zaman yavaş geçer. Buna karşın tanıdık, aşina işleri yaparken zaman çok hızlı geçer. Bu nedenle TUS’a hazırlanırken zaman algınızı tekrar gözden geçirin.Verimli, yeni bir şeyler öğrenerek çalıştığınızda zaman daha bir yavaş geçecektir. Ve unutmayın ki yürümeye başlayanlar er veya geç hedefe ulaşırlar. Eylem düşünceyi tetikler. Düşünmekten, hesap yapmaktan yürümeye başlayamayanlar asla ilerleyemezler. Oldukları yerde bir ileri bir geri gider gelirler. Hedef onlara hiç yaklaşmaz.

Sınavla ilgili yoğun anksiyete yaşayanlar, bu nedenle bir türlü çalışmaya başlayamayan, çalışsalar bile bir türlü konsantre olamayanlar ise, anksiyetenin geleceğe yönelik kaygıları taşıdığı ve geçmişteki başarısızlıklardan beslendiğini hatırlamalıdırlar. Bu kişiler gelecekkaygısı ve geçmiş hesaplaşmaları ile bugünü ıskaladıklarını bilmeliler.Bu sorunla baş etmenin en pratik yolu hedefe ulaştığınızı düşünmek, kendinize olan inancınızı ve motivasyonunuzu pekiştirmektir. Bunun aksine “ben yapamam” duygusu kendine inançsızlığın ifadesidir ve bunu “ben değersizim “ takip eder. Değersizlik duygusu “korku ve umutsuzluk” ile ifadesini bulur. Bu da kişiyi yeniden ben yapamam kısır döngüsüne geri götürür.

TUS’a girerken olabildiğince profesyönelce düşünün. Sınava sahip olduğundan daha fazla bir anlam yüklemeyin, hele kişilik boyutunda aslaalgılamayın. Bu bir test sınavıdır ve test sınavının avantajlarından faydalanın. Bu sınavda kimin daha iyi hekim olduğu değil, kimin performansının daha iyi olduğu belirlenmektedir.

Soruları okuduğunuz zaman, özellikle uzun sunuşlu vaka sorularında, hemen şıklara yönelmeden önce bir adım geri çekilin ve soruya bir de uzaktan bakın. Tariflenen hastayla ilgili elimde hangi veriler var ve soruda benden ne istiyorlar. Genellikle uzun bir paragraftaki kelime kalabalığı içerisindesizden istenen çok net bir biçimde önünüzde belirecektir. Size en aşina gelen şık, sıklıkla en doğru şıktır. Herhangi bir soruda tam emin olmadan, ama tarifleyemediğiniz bir şekilde size doğru gelen şık mutlaka hafıza kayıtlarınızdan bir yerden geri çağırılmıştır. Eğer o yanıtı sonradan değiştirirseniz, mutlaka emin olarak değiştirin. Emin değilseniz her zaman ilk verdiğiniz yanıt en doğru yanıt olacaktır.

Sınavda sorular özellikle son yıllarda, hep en temel konular üzerine çıkmaktadır. Gereksiz detay sorusu ya da ekstrem vakalar ancak toplam 1-2 sorudur ki o da en iyiyi ayırt etmek için, herhangi bir eleme sınavına kaçınılmaz olarak koyulması gereken sorulardır. Bu 1-2 sorunun günahını tüm sınava yüklemeyin. Soruların tamamına yakını, kuru ezbere dayanmayan, fizyopatoloji ağırlıklı sorulardır. Bunun için kuru ezber yerine konuyu anlamaya çalışın. Size soru hazırlarken hiçbir öğretim üyesi kişileri nasıl tuzağa düşürürüm gibi bir kaygı taşımamaktadır.

Sınavdaki soruların tamamı, yanıtları klasik kitaplarda (textbook) var olan sorulardır. Bu nedenle “kitaplar böyle yazar ama son makalelerde bu değişmiştir” gibi dolduruşlardan kaçının. Sınavda hiç kimse dahiliye, kadın doğum ve diğer tüm branşlarda çıkan güncel dergileri ve makaleleri takip etmenizi, her yeni çıkan makaleyi okumanızı bekleyemez. Sorular ve yanıtları hep nettir. Bunu ilk kez son TUS da resmi olarak soruların ve yanıtların açıklanması ile hepiniz zaten gözlemlediniz. Kendinizi gereksiz detaylarda kaybetmek yerine, o konuyla ilgili temel bilgileri edinmeye çalışın.

“Sınava hangi kaynaktan hazırlanalım” konusu da ayrı bir sıkıntıdır elbette. Asla unutmayın ki hangi kaynaktan çalışırsanız çalışın en doğru kaynak kendinizsiniz. Altı yıllık tıp fakültesi eğitimi süresince öğrenmiş olduklarınızı hatırlamak, yeterince öğrenememiş olduklarınızı da yeniden öğrenmek için çalışıyorsunuz. En doğru kaynak sizin hocalarınızdan öğrendikleriniz ve klasik kitaplardır. Bunun yanında TUS a hazırlık formatındaki kitapları değerlendirirken, en az hata içereni, klasik kitapları referans alarak gerekli bilgileri en eksiksiz vereni tercih edin. Asla kişisel kanaatlere dayalı bilgileri sınav için referans olarak almayın. Kişisel kanaatler ancak klinik uygulamada önemli olabilir ancak merkezi bir sınavda kişisel kanaatlere yer yoktur.

Sınava hazırlanırken soru çözmek elbette ki faydalıdır. Ancak soruları ve şıkları ezberlemek için değil, öğrendiklerinizi kurcalamak ve hazmetmek için. Bu nedenle alt yapısı temel bilgiyle beslenmeden sadece soru çözmenin çok faydalı olacağını düşünmüyorum.

Sınava hazırlanırken, doğru bir strateji belirleyin, ve her konuya hak ettiği kadar zaman ayırın. Sınavda 2-3 soru çıkacak konuya gereğinden fazla zaman harcamak yerine daha ekonomik olarak önce soru ağırlığı yüksek dallara öncelik verin.

Test sınavında boş soru bırakmak kanımca test sınavının mantığına aykırıdır. Dört yanlışın bir doğruyu götürdüğü bir sınavda, şıklardan birini bile eleyebilirseniz, doğruyu bulma şansınız ¼ dür. Bu da bu şekilde doldurduğunuz her 4 soruda kendini nötürleyecek demektir. Şıkları 2 ya da 3 e düşürmüşseniz o soruyu boş bırakmak istatistik olarak sizin aleyhinizedir.Doğru olma şansı 1/3 dür ve 1/3>1/4 dür.

Sevgili arkadaşlarım,

Bu sefer biraz uzun oldu ama, sıkılmadan buraya kadar okuyabilenler için son olarak Richard Bach’ın sözleriyle veda etmek istiyorum:

Sana hiçbir dilek verilmemiştir ki, onu gerçekleştirecek olan güç de birlikte verilmemiş olsun.Ancak, bunu elde edebilmek için çalışman gerekebilir ! ” Sevgiyle kalın…

Dr. Kemal GÖL

Bu yazı 21943 defa okundu.


Yazarın diğer yazıları :

Yorum yapın :